4 Ocak 2011 Salı

31.12.2010 Yılbaşı gecesi ve 2011'in ilk günleri

Bu sene yılbaşı gecesi yanımızda iki çocuğumuzda yoktu.Biri İzmir'de anneanne ile diğeri Vieste'de dadısı ile beraberdi.Cuma günü çalışmadığım için üç gün tatil çok iyi geldi. Eşimle keyfimiz ne isterse onu yaptık. Dinlendik,ev keyfi yaptık,sinemaya gittik sonrasında güzel bir pizza yedik.Arada çocuksuz olmak keyifli oluyor valla.Yılbaşı gecesi bir arkadaşımızın annesinin evinde toplandık.25 kişi filan vardı.Ev zaten çok büyük.Italyanların taverna dedikleri bazı  evlerde olan ve yeraltında bulunan geniş salonda yapıldı yemek. Herşeyi catering ile onlar organize etmiş.Hepimiz belli bir miktar para ödedik.Güzel şeyler vardı.Abartmamışlar,çok keyif aldım.
İlk olarak evde yapılan tek yemek olan parmesan ve safranlı risotto yendi.Hazırdı ve soğumasın dedik.Yalnız risottoyu daha önceden oydukları parmesan peynirinin kalıbında servis ettiler. Süperdi.Hele ikinci tabağı aldığınızda dipten alınca, risotto ile birlikte parmesan parçaları da koparıyorsunuz.Risotto'nun sıcaklığı ile yumuşamış oluyor parçalar ve ağızda eriyorlar.Mükemmel...
boş oyulmuş parmesan kalıbı
risotto ile

Ardından evin bilardo masasına yerleştirilmiş mezelere ya da başlangıçlara geçtik.Deniz mahsulleri ile hazırlanmış kanepeler,prosciutto,salame,çiğ somon balığı...







Kağıt tabak ama çok şık hazırlamışlar
Evdeki şarap saklanan yer
 Bu başlangıçların ardından(hepsinin fotoğrafı da yok)  ikinci yemek için et yerine değişik ekmek çeşitleri ile üç tip peynir ve kestane,limon ve ribes marmelatları vardı.Ben bayıldım bu seçime.Zaten ete yer kalmıyor.Ayrıca Italyanlar geleneksel olarak zaten saat onikiden sonra yeni yılda bol para getirdiğine inandıklarından mercimek ve cotecchino denen bir tip pişmiş salam yerler.O yüzden bana sadece peynir ve reçel yemek harika geldi. Keskin tadları olan kremalı peynirler (adlarını unuttum bile)bu özel ev yapımı marmelatlar ile çok yakıştılar.Tabii su gibi franciacorta içildi.Yani hiç bitmedi.Tam benlik.
ev yapımı krokan yani karamel ve fındık fıstık


Yukarıdaki krokanı dişleri kırmadan yedik.Tabii yine noel kekleri pandoro ve panettone vardı,crema di mascarpone ile.

Bu arada bir sürü havaifişek alınmış.Tabii herkes o masrafa da ortak oldu.Italya'da çok pahalı bilmiyorum Türkiye'de nasıl.Geceyarısı herkes birbirini kutladı ve sokağa çıkıp erkekler bunları patlattılar ve seyrettik.Hadi bari videoya çekeyim dedim.

     








 





Eve geri dönüp mercimek ve pişmiş salam yendi adet yerini bulsun diye.Sonra muhabbet,bilardo derken saat sabah dörtbuçuğa kadar kalmışız.




     



1 Ocak evde tembellikle geçti. 2 Ocak Pazar sabah kahvaltımızı edip Milano'ya indik.Ben önceden programlamış ve giriş için biletleri almıştım.Çocuklar yokken Milano kaplıcalarını deneyip 2010 yılının yorgunluklarını ve sıkıntılarını üstümüzden atalım dedim.Blog takip edenler bilir ben bu kaplıcaların esası olan Bormio Kaplıcaları'na her sene giderim.Geçen sene yazmıştım blogumda. Milano'daki de bu kaplıcalara bağlı.Eski bir binayı restore edip Bormio'dakine benzer bir tesis yaptılar.Suyu tanker ile Bormio kaplıcalarından taşınıyor.Ben sevinçle gittim çünkü Bormio'dakine hastayım.Biraz bozuldum açıkçası.Aslında çok şık ve hoş yapılmış.











Ama ben birşeyi düşünmedim.Bormio'da termal su dağdan çıkıp kaynar geliyor.O yüzden ısıtması kolay hatta gerek yok bile. Havuzlardaki su 38 derece. Neredeyse kaynar sıcak suya giriliyor.Bende böyle su severim.
Ayrıca su direk kaynağından çıkıyor ve tesisin havuzlarına ulaşıyor ve sonrasında atık olarak dışarı çıkıyor.Yani pür ellenmemiş kaplıca suyu olan havuzlara giriyorsun.Bu çok az yerde mümkün tabii.Milano'dakine su taa dağdan taşındığı için tabii soğuyor ve ısıtması daha zor ve pahalı.Havuzların kenarında 36 derece yazıyordu ama bence daha bile azdı.Bana su soğuk geldi.Şöyle diyeyim tabiki ılık kaplıca suyu ama sıcak nerede ise kaynar değil.Bu da normal.Tankerle taşınan sudan ne beklenirki.Birde su taşındığı için olsa gerek mikrop olayını önlemek için suya bol klor basmışlar.Benim koku alma duygum zaten kuvvetli.Buram buram klorak kokuyordu sular.Sinir oldum.Aynı şey başıma Padova Abano Terme'de gelmişti.Beş yıldızlı lüks otelin termal havuzu klorak kokuyordu.Bu iki faktör biraz hevesimi kırdı tabii. Yılın ilk pazarı diye bizim gibi birçok insan kaplıca yapalım demiş.Çok kalabalıktı zaten içerideki havuz ve saunalar daha küçük Bormio'ya göre.Neyse değişik sular akan veya idromasajlı havuzların ve sauna ve türk hamamının keyfini yine de çıkardık.Sonra ortada üst katta  üstü cam olan anabölümde ikram edilen meyve,kek ve kraker gibi şeyleri tattık.Bitki çaylarımızı içtik.Bu kısım keyifli çok.Bornozunla öyle o camdan salonda oturup atıştırmak güzel.
akşamki halini dışarıdan çekebildim


 Karnımız doyunca hadi dışarıdaki havuzlara çıkalım dedik.Oradan daha  memnun kaldık.Havuzlardan birinin suyu epey sıcaktı.Zaten idromasajlı olan daha soğukca olsa da sorun olmadı çünkü dışarıda olduğun için batmıyor.Ve soğuk diye dışarı havuzlar boştu.Bol idromasaj keyfi yaptık.Diğer daha sıcak havuzda kafamıza kadar suya gömülüp havuzun içinden çalan rahatlatıcı müziği dinleyip bulutlara ve Romalı'lardan kalma harabelere baktık.Binanın bir kısmı bu harabalere bakıyor,gece ışıklandırılınca hoş oluyor eminim.Bende saat 17 gibi çıkınca arkadan dolaşıp fotoğrafını çektim ama daha ışıklandırma açılmamıştı ve uzak çıkmış.Yani içeride iken makinamı yanıma almadım doğrusu.Rahatlama gevşeme dinlenme(artık ne ad verirseniz verin) mekanlarından biri süperdi.İki tanesi normal odalardı.Yerde yumuşak minderler vardı.Hafif müzik çalıyordu ve ortada ateş vardı ama hepsi dolu idi.Bizde tiyatro adındaki mekana bakalım dedik.Burası daha genişti.Bir tane orta odada yine yer yatakları vardı ve geniş ekranda güzel görüntüler geçiyordu.Buna bitişik olan oda değişikti.Çok genişti ve kubbe gibi tavanı vardı.Sekiz adet çift kişilik yatak vardı ama bunlar içinde su olan şiltedendi.Güzel olan bu kubbeye projektorle mor ve yeşil olarak değişen görüntüler veriliyordu.Bunlar zaten çok rahatlatıcı idi ama ek olarak çalan müzik tambur ve tok sesler ile beyni rahatlatmayı hedefleyen özel melodilerden oluşuyordu.Yatakların altında da hoparlör olduğu için ve su sesi geçirdiği için tamburlu veya herhangi bir titreşimli melodilerde gerçekten yatakta titriyordu.Mest olup korkunç iyi havaya giriyordunuz.Ben uyumadım ve çok keyifle beynimi herşeyden uzaklaştırıp kendimi müziğe bırakıp rahatladım.Bu rahatlama sonrası bir kere daha türk hamamı ve dışarı havuz keyfi yapıp beşe doğru  çıktık. Yani sonuç olarak Bormio gibi değildi ama buranın da güzel yanları vardı.
ocak sonu bahçedeki nostaljik tramvay sauna olacak.işte bu hoş ve değişik olur bence












1 yorum:

GNC dedi ki...

Aralık -Ocak çılgınlar gibi çalışan ben blogu bir süredir ihmal etmiştim. ama abiciden alıyordum haberleri. Biraz fırsatım olur olmaz blogu açtım Kendim okumam çok farklı tabi ve yine her zamanki gibi yazılarınla içim açıldı. Bu sene kış o kadar yoğun geçiyorki sersemlemiş durumdayım. Yazını okuyunca küçük bir tatil yapmışım gibi hissediyorum :)) ohhhh kaplıcalarda harikaydı:)) ellerine sağlık güzelim harika yazıların için. Carlo'nun ziyafetine ise söylencek tek bir kelime yok. mükemmelliğin son noktası. Ben o yemekleri pişirsem bir hafta falan süre geçerdi :))